Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, 21 Eylül’de yüz yüze eğitimin başlayacağını söylese de pek çok eğitimci, bu yıl da okulların uzaktan eğitimle sürdürüleceğini düşünüyor. Öğretmenler bu yeni sistemi anlamaya, Zoom, Hangouts vb. uygulamalara alışmaya çalışıyor. Çoğunlukla eğitimin kalitesinin düşeceği, öğrencilerin sosyal ortamdan kopacağı eleştirileri yapılsa da uzaktan eğitim kavramı önümüze bambaşka bir sorunu daha getiriyor; Dijital Uçurum.
Dijital Uçurum Nedir?
İngilizce “Digital Divide” olarak ifade edilen kavram, Türkçede “dijital eşitsizlik” veya “dijital uçurum” olarak adlandırılıyor. Dijital Uçurumu, farklı sosyo-ekonomik koşullarda yaşayan insanların, kurumların veya ülkelerin bilgi ve teknolojiye erişimindeki adaletsizlik olarak tanımlayabiliriz. Esasında 90’lı yılların sonundan itibaren Dijital Uçurum kavramı ile karşılaşıyorduk ancak koronavirüs salgını konunun tartışmaların merkezine gelmesine yol açtı. Bütün dünyanın evlerine kapandığı salgın günlerinde teknoloji ihtiyacı da “pik” noktasına ulaştı. Artık alışveriş için, iletişim için, eğitim için hatta şehirler arası yolculuklar için bile elektronik cihazlara ve internete ihtiyaç duyuyoruz. Hal böyle olunca dijitale erişimin önemi daha da artıyor. Peki Türkiye’de dijital eşitsizlik hangi boyutta? İnternet ve elektronik cihaz erişimi uzaktan eğitim için yeterli olacak mı?
TÜİK’in geçtiğimiz ay yayınladığı verilere göre Türkiye’deki hanelerin internete erişim oranı %90.7, aktif internet kullanımı ise %79. İnternet erişimi bölgesel olarak sınıflandırıldığında başı %96.4 ile İstanbul çekiyor. Batı Karadeniz %81.3 ve Doğu Karadeniz %86.9 oranlarla internet erişimi en düşük bölgeler.
İstatistiki Bölge Birimleri Sınıflaması 1.Düzey’e göre hanelerde İnternet erişimi, 2020 Kaynak: TÜİK
İstatistikleri incelediğimizde nüfusun yaklaşık %10’luk bölümünün internete erişemediğini görüyoruz. Erişebilenlerin de sahip olduğu internet kapasitesi tartışmalı. Ancak dijital uçurum sadece Türkiye’nin sorunu değil.
UNICEF’in geçtiğimiz ay yayınladığı rapor dünya çapındaki tabloyu gözler önüne seriyor. Rapora göre dünya çapında en az 463 milyon öğrenci, uzaktan öğrenme politikalarının olmaması veya dijital uçurum nedeniyle eğitimden mahrum kalıyor. Doğu ve Güney Afrika’da öğrencilerin %49’u eğitim alamıyor.
Dijital eşitsizliğe maruz kalan öğrencilerin 4’te 3’ü kırsal alanda yaşıyor. UNICEF İcra Direktörü Henrietta Fore, “Okulları COVID-19 nedeniyle kapanan en az 463 milyon çocuk için uzaktan eğitim diye bir şey yoktu. Eğitimi aylar boyunca tamamen aksayan çocukların sayısı küresel bir eğitim acil durumudur. Bunun etkileri, önümüzdeki on yıllar boyunca ekonomilerde ve toplumlarda hissedilebilir.” sözleriyle uzaktan eğim krizinin boyutlarına dikkat çekiyor.
Dünya Genelinde Uzaktan Eğitime Erişemeyen Öğrencilerin Cinsiyet, Ekonomik Durum ve Kırsal/Kentsel Bölgelere Göre Dağılımı Kaynak: UNICEF
Eşitsizlik sadece gelişmekte olan ülkelerde karşımıza çıkmıyor. Örneğin Amerika Birleşik Devletleri’nde halkın yaklaşık %25’inin evinde geniş bant internet erişimi yok. Hatta kırsal kesimlerde yaşayan bazı öğrenciler okulların otoparklarından internete bağlanarak ders çalışıyor. İngiltere’de hanelerin %96’sı internet altyapısına ulaşabilse de 1 milyon 900 bin hanenin internet erişimi bulunmuyor.
Koronavirüs salgını dijital erişimin tüm dünya için bir mecburiyet olduğunu açıkça ortaya koydu. Online bankacılık yapıyoruz, online alışveriş yapıyoruz, sevdiklerimizle online görüşüyor, online eğitim alıyoruz. İnternet, en az elektrik ve su kadar önemli bir hizmet haline geldi. Umarız hem Türkiye’de hem de dünyada tüm öğrenciler dijital uçuruma maruz kalmadan, eşit koşullarda eğitim alma imkanına ulaşır.
KAYNAKLAR
- http://www.tuik.gov.tr/PreTablo.do?alt_id=1028
- https://data.unicef.org/resources/remote-learning-reachability-factsheet/
- https://www.ons.gov.uk/peoplepopulationandcommunity/householdcharacteristics/homeinternetandsocialmediausage/bulletins/internetaccesshouseholdsandindividuals/2020